Aslında gülünecek bir şey yok. Gazeteci Fatih Altaylı'nın parlattığı, hoca nam zat yine buyurmuş; Satranç oynayan kişi, insanların en yalancısıdır. Satranç oynayan lanetlenmiştir. Satrancı izleyen kişi de, domuz eti yemiş gibidir". "Ben demiyorum, alimler diyor, hadislerde yazıyor, al işte kaynak gösteriyorum" diyor bir de. Ben adını anarak veya link vererek onun reytingini artırmayacağım, bu zehirli düşüncelerini es kaza başkaları da duymamalı.
Bu Hoca(!) , Altaylı'nın Teke Tek programına çok kereler çıktı; konuşması oldukça akıcı, nükteli ve espirili. Ekran başında gülüyorduk, sempatik geliyordu. Böyle böyle tanınırlığı arttı, sosyal medyada bu hocanın incilerinden capsler yapıldı, gençlerin diline dolandı.
Çoğunluk olarak düşünen ve akıl eden bir toplum olmadığımız, araştırmadığımız, önümüze konan bilgiyi hazır lop kabul ettiğimiz için... beynimize bu zatın "hoca" olduğu kodlandı. Bu adam bir hocaydı, okumuştu, etmişti, dini ilimlerde ihtisası vardı. Senin benim bilmediğim kadar dinimiz hakkında bilgi sahibiydi.
İtiraf ediyorum; konuştuklarını takip ediyordum, ben de gülüyordum lafı gediğine koymalarına. Dediklerini doğru addediyordum, hoca ya.
Sonra, bir baktım tuhaf tuhaf beyanlarda bulunmaya başladı. Kadınlar çalışamaz, kadınlar okuyamaz... olmaaaaz, yasak, zinhar yasak. Yok peygamberin sümük-ü şerifi, yok ateşe dayanıklı kefen, yok bilmem hangi hastalığa şifa falanca dua...
Şunu es geçmiştim, bu benim ayıbım ve kayıbımdı; sorgulamadım, düşünmedim!
Allah, "oku" diyordu, "hiç düşünmez misiniz" diyordu... "Allah'a karşı iftira edenden daha zalim kim olabilir?" diyordu. Okudum, okuyorum ve düşünüyorum.
Satranç veya tavla... ikisi de strateji geliştirmek zorunda olunan, düşünerek oynanan oyunlardır. Satranç zevk verir, tavla hem zevk verir hem de eğlendirir. Diyor ki; oyun istiyorsan al eline tesbihmatiği, tık tık sübhanallah çek... al işte oyun!
Sübhanallah demek "Allah noksan sıfatlardan uzaktır" demek. Yani, Allah yaratılan hiçbir varlığa , hiçbir şekilde benzemez, ne zatıyla, ne sıfatıyla, ne esmasıyla benzemez demektir. Bunun anlamını benimsemeden, yutmadan, şuursuzca yüz defa bin defa aynı kelimeyi tekrarlamak... bence sadece tekerleme söylemektir. Bir tarafta aklını, zihnini yorarak, strateji geliştirerek oyun oynayan bir kimse, ha bir de unutmayalım bu oyunu izleyenler (domuz eti yemiş gibi olanlar)... bir tarafta da ne dediğini anlamadan kelime tekrarlayanlar.
Ben burada, Allah'ı tesbih etmek ile satranç oynayan bir kimseyi karşılaştırmıyorum. Allah'ı sadece söz ile değil, davranışımız, eylemlerimiz ile de tesbih ederiz. Kaldı ki yedi gök, arz ve bunların arasında bulunanlar da Allah'ı tesbit eder. Kuran böyle diyor. Canlı ve cansız varlıklar O'nu tesbih eder, diyor.
Aklımı, beynimi kullandıkça ben Rabbimi tesbih ediyorum. Ben sorguladıkça, düşündükçe O'nu tesbih ediyorum. Bir kelimeyi sürekli tekrarlayarak söylemek, başka dinlerde, inanç sistemlerinde de var. Bu da bir terbiye ve yöntemdir. İbadetini ifade etme şeklidir. Hocanın dediği gibi bir oyun değildir.
Ayrıca, satranç konusunda kaynak gösterdiği hadislerin de... peygamberin ölümünden 200-300 yıl sonra yaşamış insanlar tarafından yazıldığını... günümüzde uydurma hadislerin sayısısz olduğunu söylemeye gerek var mı? Kaynak Kuran olmalıdır. Bu böyle biline.
Bu satranç mevzuu, tam da Stefan Zweig'in Satranç kitabını yeni bitirmem üzerine denk geldi. Nazi zulmünden, satranca tutku ile bağlı kalarak hayata tutunan bir adamın hikayesini anlatıyor. Bence bu ortamda, şuurumuzun açılması için Kuran daha çok okunmalı... Bu bahsettiğim kitap da okunmalı. Kitap okunmalı arkadaşlar, zihnimiz açılmalı. Düşünmeliyiz, sormalıyız, sorgulamalıyız. "Kuranı herkes anlayamaz" diye savunur bu zihniyet. Neden? Anlarsak, iplikleri pazara çıkar da ondan.
Bugün gülüp geçmeye, ciddiye almamaya devam edersek kısa vadede değil ama uzun vadede bu işin ucu çocuklarımıza, torunlarımıza, yarınlarımıza dokunacak. Yılbaşı arefesi de yaptığı açıklamalarla resmen hedef gösterdiğini düşünüyorum. Bu son saçmalığı ile de aynısını yapıyor, toplumu kamplaştırıyor. İşin kötüsü, insanı dinden soğutuyor.
Hasılı... Bol okumalı, bol düşünmeli, bol sorgulamalı günler diliyorum size. Allah hakkımızda hayırlı olanı nasip etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder