Çarşamba, Aralık 21, 2016

Kartpostal Atmaca Oyunu

Bu sene Aralık ayına girerken aklımdan geçen sevdiklerime kartpostal atmak ve onlardan kartpostal almaktı. Sadece tanıdıklarımdan değil, Nostaljik Türk sineması blog takipçilerimden, sanal arkadaşlarımdan. Hatta bir post hazırlamıştım, tüm sosyal medya hesaplarımda paylaşacaktım. Şahsen tanımadığım kimselere ev adresimi vermek mümkün olmayacağına göre, bir posta kutusu kiralamayı düşündüm. En az bir ay, en fazla bir sene kiralanabildiğini , ücretininin de gayet cüzi olduğunu öğrendim. Tüm bunları planladım ama sonra nedense bir üşengeçlik geldi, ki ben iflah olmaz bir üşengecimdir. Sonra fikrimi değiştiren bir şey oldu; facebookda bir arkadaşım "yılbaşı kartları da hazır" diyerek bir durum güncellemesi paylaştı. Hemen atladım! "Ben de kartpostal istiyorum!" dedim. Arkadaşım beni tabi ki kırmadı, sağolsun.

Sonrasında, posta kutusu kiralama fikrimi hayata geçiremedim ama yakın bulduğum, sevdiğim arkadaşlarıma bu yılbaşında nostalji yaşamak istediğimi, adresimi vereceğimi, bana kartpostal atan herkese de itinayla cevap yazacağımı belirttim. Çok sayıda olumlu geri dönüş aldım.

Çocukluğumuzda kalan o simli kartpostalları özleyen yalnızca ben değilmişim.

İş burada bitmedi. Adresleri toparladıktan sonra işin en zor kısmı başladı. Kartpostal bulmak! Kırtasiyeleri gez babam gez, yok yok yok. Olanda da Türkiye fotoğrafları var. Kartpostal kültürü kalkalı çok olmuş.

İnternetten sipariş vereyim dedim, istediğim şekilde kartpostal bulamadım. Bulduklarımın da maliyeti çok.

Kara kara düşünürken, reklamlarda PTT'nin başlattığı bir kampanyayı görmemle  acaip mutlu oldum. "Kart Bizden Göndermesi Sizden Kampanyası" imdadıma hızır  gibi yetişti. Sosyal medyada #sevginiulastir hashtagiyle arama yapabilirsiniz arkadaşlar.



Ertesi gün PTT'nin yolunu tuttum ve gerçekten de çok şeker hazırlanmış kartpostallardan ücretsiz edindim. Sonra zarf aldım, renkli renkli simli yapıştırmalar da aldım... Büyük bir keyifle ve o çirkin yazımla iyi dileklerimi ilettim sevdiklerime. Klavyede yazı yazmaya alıştığımız için artık, elim epey ağrıdı. Yazmaktan yorulur mu insan, yoruldum. Tatlı bir yorgunluk.

Postaneye gittim, sıraya girdim... Hepsini postaladım. Varacakları adreslerde insanların yüzünde küçücük bir gülümse oluşturabilirlerse ne mutlu bana.

Zarfın üzerindeki gönderen kısmına "Çilek" diye yazdım. Bugün bir arkadaşım, postasının eline geçtiğini, kartı getiren postacının şaşkınlıkla "Çilek adında biri size mektup yazmış, tanıyor musunuz Çilek'i" diye sorduğunu söyledi. Çok güldüm.

İki gün önce ilk kartpostalımı da aldım. Kocaman, hem de müzikli bir yeni yıl kartı. Çilek'e diye yazılmış. İnanır mısınız, sevincimden ağlamaklı oldum, boğazım düğümlendi.

Diyorum ki bu geleneği yaşatalım arkadaşlar. Ben bana gelen her kartı, ölene dek saklayacağım. Söz!

Hiç yorum yok: