Pazar, Mart 19, 2017

Uçuşan düşüncelerim

Selam ahali... Uzun zamandır yazmıyorum evet.. çünkü eskisi kadar kendime ayıracak zamanım yok maalesef. Ama yazmayı evet çok özlüyorum. Yolda yürürken düşünceler adeta hücüm ediyor beynime hemen kayda almalıyım bunu diyorum ama işte...

Şu an kulaklığımda Ajda Pekkan "Gözün aydın olan oldu"yu söylüyor. Ajda Pekkan. Çok severim. Çocukluğumun gençliğimin şahidi şarkıların sahibi.

Gelelim uçuşan düşüncelerime.

Artık sabahları saat 06:30 da evden çıkıyorum. Her gün aynı saatte yoldayım, sadece ben değil... benim gibi bir sürü insan o saatte yolda. Cumartesiler hariç. Cumartesi günü İstanbul'da çalışan tek kişi benim. Eminim.

Yolumun üzerinde bir börekçi var, tam otobüs durağının yanında. O börekçi de o saatte açık oluyor, müşterileri var. Bir kadın dikkatimi çekti bir sabah. Saçları permalı olmalı çünkü böyle bir kıvırcık yok, işin garibi hala perma yaptıran mı var! İlginç. Dikkatimi çekmesinin sebebi permalı saçları değil... erkeksi yüzü ve o börekçide ayakta durup kaşlarını bitiştirerek çay içişi. Çay sıcak ya, bardağı dudağına yanaştırırken böyle temkinli bir hal takınıyor...İşte o hali takınırken de kaşlar Küçük Emrah bakışına dönüşüyor. Bütün bunlara durağa yanaşmam, börekçinin önünden geçmem ve kadını süzüşüm dahil toplam 10 saniye ayırdığımı düşünün. Her sabah tekrarlanıyor bu. İlk sabah çay içişi, ikinci sabah etek giyişi ve ayağındaki çizmeler, üçüncü sabah otobüsü bekleyişi... böyle böyle bir sürü 10 saniye toplandı dakikalar etti ve bir sabah ansızın şöyle düşünürken buldum kendimi; bu kesin babasına benziyor olmalı. Sonra babayı hayal etmeye çalıştım, aynı erkeksi hatlar ama saçlar kısa, bıyık yok! Evli değildir bence... Bankacı mı acaba? Taksim otobüsünü bekliyor olsa gerek, Eminönü'nü değil. Bana da noluıyorsa. İyi ki erkek değilim. İnsan böyle böyle mi sapık oluyor acaba :)) İyi ki düşüncelerimiz okunmyor. Düşünsene hiç tanımadığın birinin senin hakkında  roman olmasa dahi bir paragraf dolusu düşüncesi var. Çok ilginç değil mi sizce de?

Şarkım değişti bu arada; Ferdi Özbeğen söylüyor "Bir gülü sevdim bir onu sevdim"....

Geçtiğimiz hafta kafa yorduğum bir diğer şey de oyuncu Engin Öztürk'ün kaybettiği ablasının tabutu başındaki donuk bakışlı fotoğrafı oldu. Boşluğa dikilmiş, acıdan kızaran gözler. Orada olan bir beden ama orada olmayan bir ruh. Biliyorum bu duyguyu, biliyorum bu acıyı dedim. Fotoğrafa uzun uzun baktım ve 11 sene önceki halime gittim bir an. Tabutun başında ben, içinde canım kardeşim. Canım benim... canım canım... sana seni çok sevdiğimi söylemiş miydim canım? Sana sıkı sıkı sarılmak istiyorum  canım... Gitme canım benim, ben şimdi ne yapacağım?

Eve dönüş yolum bir saat sürüyor. Geçende obez bir hanım çift katlıda sol en ön koltuğa kuruldu. Yanına oturacak yer kalmadı zaten. Ben de sağ en ön koltuktayım. Telefonun kulaklığını taktı ve tüm yol boyunca telefonla konuştu. Ben indiğimde hala konuşuyordu. İnsanların dostlarının, ailesinin, arkadaşlarının olması çok güzel birşey diye düşündüm. Konuşacak ne çok şey varmış aslında. Benim de çok sevdklerim var ama bir saat kesintisiz konuşacak kadar konu bulamıyorum. Niye ki dedim. Üzüldüm buna ciddi ciddi.

Yol uzun ya, alıcılar açık bende tabi. Ya görüyorum, ya duyuyorum. Hiçbirşey yapmasam yorum yapıyorum. Dün yanıma oturan arap abla android telefonundan düğün izledi. Ben de kitap okumaya çalıştım. Arada kitabımı kapatıp sol gözümle düğüne baktım :))) Sonra artık aklıma otobüste kitabı rahat nasıl da okumaya başladığım geldi. Hünkar abim dediydi ki, iki sayfa oku kapa, dinlen... tekrar okumaya başla. Bu ritme git gide alışacaksın. Büyük sözü dinlemek iyi birşey aslında. Teşekkürler Hünkar abi :)

İşyerinde çalışanları gözlemlemek. Kurumsal bir hastanede çalışıyorum, burası plaza insanıyla dolu bebeğim. Hep boktan bulmuşumdur  bunu. Aslında düzeltmem lazım; plaza insanı gibi davranan ama deşince bazılarının içinden normal insan çıkanlar da var. Ama çıkmayanlar çoğunlukta. Yüksek yerlerden insan tanımak, yöneticilere yakın olmak, ekip halinde gezmek. Bir de bulunduğu görevi büyütenler. Siz'den Sen'e geçen hemen hani... Canım sakin ol, bi bok değilsin. Bu tip insanları oldum olası sevmedim, sevemem de.

Neyse sıkıldım yahu... Edip Akbayram'la kapatıyorum yazımı "Değmen benim gamlı yaslı gönlüme"... Hoşkalın.....


Hiç yorum yok: