Cuma, Ocak 05, 2018

Sen büyüktün sen... Sen! Münir Özkul!



"Sen büyüktün sen... Sen! Münir Özkul!"


Çocukluğumdan beri komedi filmlerini hep çok sevdim. Almanya'daki gurbetçi ailelerin Türkiye ile  bağını en canlı tutan şeylerin başında gelirdi video filmleri. O filmlerden biri de abartmıyorum belki yüz kereden fazla izlediğim GIRGIRİYE serileriydi. "Zurnacı Sarhoş Emin" rolündeki Münir Özkul'a bayılmış, aynı dönemler sıklıkla filmlerini izlediğim fransız aktör Luis De Funes'e benzetmiştim. Biz Türklerin Luis de Funes'i de oydu çocuk gözümde.

Sonrasında o dönemin starları Ediz Hun, Filiz Akın, Tarık Akan, Hülya Koçyiğit'li filmlerin muhteşem yan aktörü... Aşkım Adile Naşit'in filmlerdeki biricik eşi... Hatta çocukken ikisini evli sanırdım ben de diğer akranlarım gibi. Filmlerde bu kadar birbirine yakışan kişiler gerçek hayatta da evliydiler tabi, ne bekliyorduk ki...

Üstlendiği rolü büyüten, öyle ki onu üzerine adeta bir kazak gibi giyinen dev bir aktördü o. "Kel Mahmut" ne "Yaşar Usta"ya benzer, Yaşar Usta  da "Yuvasız Kuşlar" filmindeki "Kuşbaz" değildir mesela. Veya Neşeli Günler'in "Turşucu Kazım"ını bir başka filminde göremezsin. Aile Şerefi'ndeki baba "Rıza"... onu da göremezsin. Şimdi hepsi birer hayal... 

Tıpkı o meşhur tiradında bahsettiği gibi;

AKTÖR DEDİĞİN NEDİR Kİ!

Görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanıorsunuz. 
Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. 
Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. 
Hıranuşla Virginia’nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. 
İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.
Artık kendimiz yoğuz. 
Seyircilerimiz de kalmadı. 
Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. 
Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır…
Perde !”
Hoşcakal sevgili Münir Özkul, hoşcakal usta aktör... Biz seni çok sevdik.